simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Şubat 2008
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2008_02_01_archive.html
20 Şubat 2008 Çarşamba. Herkes sizin kadar özgür değilse, en büyük köle sizsiniz. Bir gün özgür olmaktır her birimizin amacı, doğmak gibi, ölmek gibi ve hatta yaşamak gibi. Öldüğünde de aynı böyledir, insan. Özgürlüğün dayanılmaz hafifliğinin verdiği o rahatlıkla ayaklarınızı salarsınız. Daha önce utana sıkıla uzattıklarınızın yanında. Eliniz son kaldığı yerdedir ya da yanı başınızda. Ama, kimse "neden elini oynatmıyorsun" demeyecek kadar özgürsünüzdür. Bir sorunun yalnızlığını yaşamazsınız. Kimse si...
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Şubat 2011
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2011_02_01_archive.html
2 Şubat 2011 Çarşamba. Kapı açıktır, ışık süzer aralandıkça. Sesler dolar odaya. Açık kapının ardından bakar durur. Oysa sükûn ettiği sessizlik, kimsenin konuşmadığı laf kalabalığında da değişmeyecektir. Kapıyı ardına kadar açık bıraksalar da, kırk kilit vurup üstüne kapatsalar da aynıdır. Halbuki kapı açıktır, kim bilir kaç yıldır özlemini çektiği dertli kapı. Gözlerinin feri kaplamış gözü de artık kendine bakamaz. Aynaya hiç bakmamıştır. Ağlamaktan gözyaşı çizgisi oluşan iki yanağı, allıdır. Ama, s...
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Herkes sizin kadar özgür değilse, en büyük köle sizsiniz
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2008/02/herkes-sizin-kadar-zgr-deilse-en-byk.html
20 Şubat 2008 Çarşamba. Herkes sizin kadar özgür değilse, en büyük köle sizsiniz. Bir gün özgür olmaktır her birimizin amacı, doğmak gibi, ölmek gibi ve hatta yaşamak gibi. Öldüğünde de aynı böyledir, insan. Özgürlüğün dayanılmaz hafifliğinin verdiği o rahatlıkla ayaklarınızı salarsınız. Daha önce utana sıkıla uzattıklarınızın yanında. Eliniz son kaldığı yerdedir ya da yanı başınızda. Ama, kimse "neden elini oynatmıyorsun" demeyecek kadar özgürsünüzdür. Bir sorunun yalnızlığını yaşamazsınız. Kimse si...
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Kasım 2007
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2007_11_01_archive.html
21 Kasım 2007 Çarşamba. Uysa da, uymasa da. Yollar kalabalıkken yalnızlığı hisseden bir gafil avcıyken herkesin baktığını görüyor insan. Evet sanki herkes beni gözetliyor. Acımı, sevincimi paylaşmayacak kadar cimri, düştüğünde bile bakabilme sürekliliğini gösteren benlik duygusu o kadar güçlü birileri. Hayal kurmadan sadece bakmak nasıl bir şeydir? Ya bu özellikleri elde etme konusunda savaşma dengesizliğini gösteremeyenler? Şimdi anladınız mı, "eleman arayanlar"ın neden çıtayı her gün yükselttiğini?
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Açık kapı
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2011/02/ack-kap.html
2 Şubat 2011 Çarşamba. Kapı açıktır, ışık süzer aralandıkça. Sesler dolar odaya. Açık kapının ardından bakar durur. Oysa sükûn ettiği sessizlik, kimsenin konuşmadığı laf kalabalığında da değişmeyecektir. Kapıyı ardına kadar açık bıraksalar da, kırk kilit vurup üstüne kapatsalar da aynıdır. Halbuki kapı açıktır, kim bilir kaç yıldır özlemini çektiği dertli kapı. Gözlerinin feri kaplamış gözü de artık kendine bakamaz. Aynaya hiç bakmamıştır. Ağlamaktan gözyaşı çizgisi oluşan iki yanağı, allıdır. Ama, s...
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Şubat 2010
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2010_02_01_archive.html
16 Şubat 2010 Salı. Yürüyüp giden karaltının peşine gidiyordu adam, sadece meraktan. Belki içini rahatlatmak arzusuyla. Ortalık karanlığa teslim olmuş, karanlığın derinlerinde yelkenlerini açmış ilerlerken bir sokak lambasının hemen altında durakladı aniden. Işığın etkisiydi. Ellerini ovuşturarak ısınıyor, karanlıktaki bir ufak ışığa yaslanmış gündüzün ilk ışıklarını bekliyordu. Güneşin doğuşunu izlediği o cafcaflı günlerini hatırlıyor, daha toprağa düşmeden yüzünde kuruyan gözyaşları, alnındaki çizi...
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Eylül 2009
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2009_09_01_archive.html
11 Eylül 2009 Cuma. Köşe yazarıysan teknolojiyi bileceksin! Medya polemiklerinde her gün yeni bir sokağa dönüyoruz. Medya kendini sorgularken, aynada hep kendine küfreder oldu. Önce "tasfiye ettiklerimin listesi" yayınlandı defalarca farklı kişiler tarafından. Ama hep, birbirlerini tasfiye etmeye karar verdiler! Diye emir kipli bir manzum cümle bile eklemiş. Haberin son görüşü ise beşNbirK'yı hazırlayan ve sunan Cüneyt Özdemir. Dünkü "Medya Müfettişi" programında gereksiz dalaşmalarla beni bile rahat...
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Bir ışık hikayesi...
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2010/02/bir-sk-hikayesi.html
16 Şubat 2010 Salı. Yürüyüp giden karaltının peşine gidiyordu adam, sadece meraktan. Belki içini rahatlatmak arzusuyla. Ortalık karanlığa teslim olmuş, karanlığın derinlerinde yelkenlerini açmış ilerlerken bir sokak lambasının hemen altında durakladı aniden. Işığın etkisiydi. Ellerini ovuşturarak ısınıyor, karanlıktaki bir ufak ışığa yaslanmış gündüzün ilk ışıklarını bekliyordu. Güneşin doğuşunu izlediği o cafcaflı günlerini hatırlıyor, daha toprağa düşmeden yüzünde kuruyan gözyaşları, alnındaki çizi...
simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com
Şimdilik Böyle Düşünüyorum: Günce...
http://simdilikboyledusunuyorum.blogspot.com/2012/02/gunce.html
24 Şubat 2012 Cuma. Bir yılın ardından bir yığın fikir, "acısıyla tatlısıyla" denir ya. Her yıl için "yeni bir başlangıç" diye başlayan cümlelere hayat verilir. Günlerden hayat, ses veren kimisi için. Sessizliktir çoğu şiirde açıklama olmadan önce. Bu kez sesli, hatta gürültülü. Sene geçer, hayat sürahisi dolmaya başlar. Kum saatleri son kez ters çevrilir, geri sayım için. Hayal satışı, hayat dükkanında. Ise, hayaliniz olan varlığı, yok oluş gerçeğiyle tatma şerefi size ait. Şaka kaldıracak cesareti olma...