yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Tembellik
http://yavascita.blogspot.com/2010/11/tembellik.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 22 Kasım 2010 Pazartesi. Bazen bir şeyler yazmak istersin ya. İçinden atamadığın şeyleri, kağıda tükürmek istersin. Havaya, duvara sövmekten iyi gelir. Sonra yakandan tutup, sabana sürerler seni. O zaman ağzında biriken kusmuğu yutar gibi yutarsın. İçten içe miden burkulur ama ses çıkaramazsın. Hazmetmeye çalışır, başaramazsın. İnsanlar, caddeler, yeni açan çiçekler mideni bulandırır.
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Aralık 2009
http://yavascita.blogspot.com/2009_12_01_archive.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 29 Aralık 2009 Salı. Merhaba yeniden, ben geldim. Yine bir şeyler yazacağım ve okusunlar diye bu yazıyı facebook'a aktardıktan sonra (ki bunu bile otomatik yapıyor blogger, o denli üşengecim.) okusunlar diye insanları bu yazıya etiket edeceğim. Edeceğim ki okusunlar, okunmuşluğu olsun yazının diye. Facebook hesabı olmayan insanlar için üzgünüm, kusura bakmayın. Bırakın olm artık oynamayı.". Yalnızca...
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Şubat 2010
http://yavascita.blogspot.com/2010_02_01_archive.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 21 Şubat 2010 Pazar. Şöfor koltuğunun yanında, önümdeki 38 derecelik camdan dışarıyı izlerken, eğer çarpmak üzere olduğumuz biri olsaydınız, ölmeden önce göreceğiniz son şey, bir gerizekalıya benzeyen yüzüm olurdu herhalde. Moron gibi bakıyordum, altımıza aldığımız yola. Teypte, Pink Martini 'Lilly' diye haykırıyordu. Yorucu temponun canı cehenneme de, boş kalan zamanlarını mecazi olarak değil, gerç...
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Ekim 2009
http://yavascita.blogspot.com/2009_10_01_archive.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 15 Ekim 2009 Perşembe. Ankara hakkında çok fazla şey yazmayı düşünmüyorum. Evet bilmeyenler varsa, Isparta-Afyon-Ankara-Mersin hattında ziyadesiyle vakit geçirdim ve harcadığım her saniye için Tanrı'ya şükrettim. Çünkü; Harika'ydı. İyiydi, herşeyiyle iyiydi. Daha fazlası can sağlığı lakin o kadarı da astar istemek olur. Var biraz grip. Geçer inşallah. Gel gelelim, son günlerde not ettiklerime. Ö...
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Ruhumun Olumsuzluk Eki
http://yavascita.blogspot.com/2010/05/ruhumun-olumsuzluk-eki.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 31 Mayıs 2010 Pazartesi. Uzun zamandan bu yana, bende bir şeylerin eksikliği ve bir şeylerin fazlalığı var. Söz konusu dengeler olunca, her daim bundan bahseden biri olarak, bu "bir şeyler" i tutturamadığımın farkına varalı çok oldu ama tam anlamı ile boş bir anda düşünme fırsatım olmamıştı. Ortada orantısız bir şeyler var. Şu ana kadar bahsettiklerim, binlerce yaşam içerisinde, genellikle beni ilgi...
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Ağustos 2010
http://yavascita.blogspot.com/2010_08_01_archive.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 9 Ağustos 2010 Pazartesi. Ben yine o yaşlı köpek balığı. Sığ sularda geziyorum bu kez. Çırpındığım o dalgalar yok artık. Kahramanlık dolu öyküler bitti. Parçaladığım denizciler gelmiyor artık,. Etrafında gezindiğim ıssız adaya,. Kendi kumdan labirentimde,. Yemeye değmeyecek, küçük balıklarla yaşıyorum. En büyük sıkıntım,. Kendi tropik cennetimde,. Tek şeytan olmak belki de. Bok, bildiğin bok.
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Köpekbalığı
http://yavascita.blogspot.com/2010/08/kopekbalg.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 9 Ağustos 2010 Pazartesi. Ben yine o yaşlı köpek balığı. Sığ sularda geziyorum bu kez. Çırpındığım o dalgalar yok artık. Kahramanlık dolu öyküler bitti. Parçaladığım denizciler gelmiyor artık,. Etrafında gezindiğim ıssız adaya,. Kendi kumdan labirentimde,. Yemeye değmeyecek, küçük balıklarla yaşıyorum. En büyük sıkıntım,. Kendi tropik cennetimde,. Tek şeytan olmak belki de. Bok, bildiğin bok.
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Kasım 2010
http://yavascita.blogspot.com/2010_11_01_archive.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 22 Kasım 2010 Pazartesi. Bazen bir şeyler yazmak istersin ya. İçinden atamadığın şeyleri, kağıda tükürmek istersin. Havaya, duvara sövmekten iyi gelir. Sonra yakandan tutup, sabana sürerler seni. O zaman ağzında biriken kusmuğu yutar gibi yutarsın. İçten içe miden burkulur ama ses çıkaramazsın. Hazmetmeye çalışır, başaramazsın. İnsanlar, caddeler, yeni açan çiçekler mideni bulandırır.
yavascita.blogspot.com
Yavas Cita: Kasım 2009
http://yavascita.blogspot.com/2009_11_01_archive.html
Avlardan yorgun düşen ve ömrünün sonlarına yaklaşmış bir çitanın patileriyle ağaç kabuklarına kazıdıkları. 27 Kasım 2009 Cuma. Onlarla ilgili hiçbir şey yazmak istemiyorken, kendimi yazmak zorunda hissediyor olmam can sıkıcı, biliyorum. Yazarak rahatlayan insanlar beni anlayacaktır. Biliyorum. Bunu yaşayanlar, hissedenler ve bilenler var. O küçük dünyalarındaki büyük kişinin ve önlerindeki amaçlar, küçük bir çocuğun istekleri kadar. Bir avuç dolusu şeker gibi ve ya bir bardak kola ya da başka şeyler.